Romanda, unutmanın sembolü olan “Unut Kuşu” etrafında şekillenen öyküler, Alois Alzheimer’ın keşfettiği hastalıktan Hiroşima’ya kadar uzanan efsanelerle zenginleştirilmiş. Hatice Dökmen, gerçek ile efsanenin iç içe geçtiği bu anlatısında okurları unutma eyleminin neden ve sonuçları üzerinde düşündürüyor. Kitapta yer alan hikayeler; yaşlılık, demans, savaş sonrası travmalar gibi unutmaya dair farklı bakış açılarını ele alarak okurlarını derin bir içsel sorgulamaya yönlendiriyor.
Unut Kuşu ayrıca, günlük yaşamın ve teknolojinin getirdiği yabancılaşmaya dikkat çekerek, insanın kendi anılarına ve çevresine olan bağlarının nasıl kopmaya başladığını gözler önüne seriyor. Kitap, modern dünyanın karmaşasında kaybolan insanlar için bir hatırlatma ve aynı zamanda gelecekte bu sorunlarla nasıl yüzleşeceğimizin bir arayışı niteliğinde.
Hatice Dökmen, başarılı bir şekilde kaleme aldığı bu romanında; yazarın derin bir kültürel ve edebi birikimiyle, farklı zaman dilimlerinde anılarla örülü çok katmanlı bir hikaye sunuyor. Unut Kuşu, sadece edebi değeriyle değil, toplumsal belleğe dair eleştirileriyle de dikkat çekiyor.
“BEN DE Mİ DÖNÜŞTÜM…”
“Kentsel dönüşümde kent dönüştürüldü, mahallemiz, sokağımız, apartmanımız dönüştürüldü. Ağaçlarımız, çimlerimiz, bahçe duvarlarımız, martılarımız, serçelerimiz, kumrularımız, kargalarımız, kaldırımdaki ayrıkotumuz dönüştürüldü. Park yerimiz, balkonumuz, mutfaklarımız, dükkânlarımız, asfaltlarımız her şey ama her şey dönüştürüldü Süheyla. Hatta çocuklarımız bile dönüştürüldü dersem, bunak işte ne söylediğini bilmiyor deme sakın. Gerçekten çocuklarımız da dönüştü. Konuşamıyoruz. Teknoloji kurbanı hepsi. Ama beni dönüştüremediler biliyor musun? Bir ben dönmedim verdiğim sözden. Ama Kentligil Sitesi’ne döndüm. Akşamı sabaha dikerek seni bekliyorum, dönüşünü, gülüşünü… Yoksa ben de dönüştüm mü Süheyla? Yoksa dönüştüm de hatırlamıyor muyum?… Bilmiyorum Olcay… “
Sayfa: 128
“GERÇEKTEN YAŞIYOR MUYUM”
“Artık ben gerçekten yaşıyor muyum yoksa dile gelen ruhum mu bilmiyorum. Gece nerede bitiyor, gün nerede başlıyor? Ben nerede başlıyorum, sen nerede bitiyorsun, anılarım nerede, sen neredesin, ben ben miyim, sen sen misin?… Bilmiyorum…”